Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın beyanı üzerine yeniden gündeme gelen Şangay İşbirliği Örgütü adeta bu niyeti kesin karara dönüştürmek ister gibi Türkiye’ye Enerji Kulübü 2017 dönem başkanlığını verdi. Bu görev ilk defa üye devletler dışında bir devlete veriliyor. Enerji kulübü örgütün en önemli kurumlarından birisi. Acaba Türkiye açısından bu büyük bir elma şekeri mi?
Bilindiği üzere ŞİÖ 1996 yılında Çin’in talebi üzerine Çin ve Rusya’nın öncülüğünde Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın katılımıyla kuruldu. Kurucu beş ülke olduğu ve ilk toplantı Şangay’da yapıldığı için Şangay Beşlisi adını aldı. Daha sonra 2001 yılında Özbekistan’ın katılımıyla örgütün ismi Şangay İşbirliği Örgütü oldu.
Şangay İşbirliği örgütü başlangıçta bir savunma anlaşması görünümündeydi. İlk anlaşma terörle mücadelede işbirliği anlaşması oldu. Rusya açısından bir savunma örgütü hatta terörle mücadele anlaşması olarak görülüyordu. Çünkü Amerika’nın Orta Asya’ya girerek terörist örgütlenmeleri desteklemesini istemiyordu. Amerika nasıl Latin Amerika’yı arka bahçesi olarak görüyorsa Rusya da Orta Asya Cumhuriyetlerini arka bahçesi olarak görüyor.
Çin açısından ise savunma amaçlarının yanında var olan sınır problemlerinin çözümü ve hatta kendi batısının kalkındırılmasıyla ilgili amaçları da vardı. Üstelik ciddi bir biçimde enerji ithal eden ülke konumuna geldiği için dünya enerji üretiminde söz sahibi ülkelerle işbirliği içerisinde olmak Orta doğuya olan bağımlığını azaltacaktı. İki güçlü devlet aslında kendi amaçlarına göre bu yapıyı kurdu. Rusya bu örgütün daha çok savunma amaçlı bir örgüt olduğunu düşünüyordu. Bunun için ayrıca kontrolün tamamının kendisinde olduğu Avrasya Ekonomik İşbirliği Örgütünü de kurdu. Kazakistan, Belarus ve Rusya arasında kurulan bu yapı tamamen ekonomik işbirliğine dayanıyor.
Türkiye daha önce de Şangay İşbirliği Örgütüne katılmak istediğini beyan etmişti. Ancak başta Rusya olmak üzere diğer üye ülkeler bunun bir savunma örgütü olduğunu, Türkiye’nin de NATO’ya üye olması dolayısıyla bunun mümkün olmadığını ama Türkiye’nin Avrasya Ekonomik İşbirliği Örgütüne üye olabileceğini açıklamışlardı. Örgüt bu yüzden Türkiye’yi Diyalog Partneri olarak Örgüte kabul etmişti.
Avrupa Parlamentosunun Türkiye ile AB müzakerelerinin dondurulması tavsiye kararının alması üzerine Türkiye’nin Şangay İşbirliği Örgütüne üye olmayı gündeme getirmesi Avrupa Birliğine nazire yapmak anlamına gelmemektedir. Türkiye böyle bir şey yapacak kadar basit bir ülke değildir. Ama ŞİÖ ye üyeliğin aynı zamanda Avrupa Birliği’nin yerine geçeceği anlamına da gelmemektedir.
Bu örgütte asıl etken güç zannedildiği gibi Rusya değil Çin’dir. Rusya’nın üzerine basarak dile getirdiği gibi sadece bir savunma örgütlenmesi de değildir. Hatta ekonomik işbirliği savunma işbirliğinin önüne geçmektedir ve geçecektir. Gözlemci üyeleri Afganistan, Hindistan, İran, Moğolistan, Pakistan) ve diyalog parrtneri ülkeleri (Azerbaycan, Beyaz Rusya, Ermenistan Kamboçya, Sri Lanka, Türkiye) de dahil edersek dünya nüfusunun yarısına yakını bu örgüttedir. Enerji üretimin ve tüketiminin de önemli bir oranı bu örgüt üyeleri tarafından yapılmaktadır.
Herkes biliyor ki yakın bir tarihte dünyanın merkezi Avrupa değil Asya olacaktır. Asya’nın da en büyük gücü ve merkezi Çin olacaktır. Yine dünyanın önemli güçlerinden biri olacak Türkiye’nin yeri de dünyanın bu yeni merkezinde olacaktır. Rusya bugün Türkiye’den daha büyük bir güç gibi görünse de yakın bir gelecekte bu durum değişecektir. Dolayısıyla Türkiye’nin bu Örgütte bulunması gerekmektedir. Türkiye’nin bu örgüte üye olarak katılması Rusya’dan çok Çin’in işine gelmektedir. Çünkü Türkiye hem güçlü ve büyük bir Pazar olmayı vadetmektedir hem de Avrupa Ortadoğu ve geleceğin en önemli pazarlarından olan Afrika’ya kolayca ulaşabilmektedir
ŞİÖ nün savunma örgütü tarafına bakılacak olursa Türkiye her ne kadar NATO üyesi olsa da 15 Temmuzda ve sonrasında müttefik olarak baktığı NAATO ülkelerinin kendi ülkesinde işgalci olabileceğini görmüştür. Bugünden tezi yok güvenebileceği ya da en azından denge kurabileceği ülkelere ve örgütlere ihtiyacı vardır. Çin şimdilik iyi bir denge unsurudur. Hatırlanacağı üzere daha önce de uzun menzilli füze alımında Türkiye Çin’i tercih etmişti.
Dolayısıyla Türkiye’nin yaptığı üyelik talebini ve ŞİÖ’nün kulüp başkanlığı jestini Rusya’yla değil Çin’le yakınlaşma olarak okumak gerekir. Adana’da enerji zirvesi yapılırken patlatılan bombayı ve 24 Kasım yani Rus uçağının düşürüldüğü günün yıl dönümünde Suriye’de Türk askerine yapılan saldırıyı da Türkiye’nin Çin tercihine yönelik ciddi bir mesaj olarak algılamak gerekir.
Artık Türkiye bu tür mesajlardan korkacak bir ülke olmaktan çıkmıştır. Kısa vadede olmasa da uzun vadede yönünü doğuya doğru çevirmiştir. Türkiye’yi Örgüte üye alıp almayacakları ise kısa vadeli bir konu değildir. Onu zaman gösterecektir.
Yusuf TAŞ